© Aksaray Portal 2021

Başkan Karabatak: "Bilim Değer Görmediği Yerden Göç Eder"

Aksaray Tabip Odası Başkanı Op. Dr. Rıfkı Karabatak, 14 Mart Tıp Bayramı nedeniyle basın açıklaması yaparak, "Bilim, değer görmediği yerden göç eder" dedi.

 14 Mart Tıp Bayramının kutlanma amacından bahseden Op. Dr. Rıfkı Karabatak, 14 Mart Tıp Bayramı münasebetiyle basın açıklamasında bulundu. 14 Mart Tıp Bayramı'nın büyük bir öneme sahip olduğunu ifade eden Karabatak, Türk hekimlerine birlik çağrısında bulundu.

"Ülkesine, Kendi Doğrularına Hakim Çıkmış Bir Meslek Grubuyuz Biz"

14 Mart'ın önemine, tarihçe aracılığıyla değinen Karabatak, "14 Mart 1919’da İstanbul İngiliz işgali altındayken tıp fakültesi öğrencileri, 14 Mart kutlaması adı altında büyük bir gösteri hazırlayıp, daha sonra bu gösterinin vasfını değiştirerek işgale karşı bir isyan hareketi haline getirmişlerdir. O gün bugündür 14 Mart’lar aslında bir direnişin, vatanın bütünlüğüne kastedenlere karşı bir başkaldırışın bayramıdır. Hekimler sadece hastalara iyilik, şifa dağıtan bir meslek grubu değildir. Türk hekimleri geçmişten bugüne ülkeyi ilgilendiren her konuda kendi üzerine düşeni yapmış, mesela 1921 yılında tıp fakülteleri mezun vermemiştir. Çünkü 1915’te Çanakkale’de tıp fakültesi birinci sınıfa kayıt olan öğrencilerin tamamı şehit olmuştur. Atatürk samsun'a çıkmak üzere Bandırma vapuruna bindiğinde yanında 3 tane Türk ekibi vardır ve yine 14 Mart 1919’daki direnişi organize eden tıbbiyeli hikmet Sivas kongresine katılarak Atatürk’ün yüzüne karşı 'Manda kabul etmeyiz. Bu heyetten manda kabul eden olursa bu siz dahi olsanız reddederiz. Sizi vatana kurtarıcısı değil, batırıcısı ilan ederiz' diyecek kadar ülkesine kendi doğrularına hâkim çıkmış bir meslek grubuyuz biz. Ve bu neslin son temsilcileri yakın tarihte geçirmiş olduğumuz covid pandemisinde yüzlerce görev şehidi vermiş ve günümüzde de aynı fedakârlıkla hizmetlerine devam etmektedir" dedi.

"Bilim, Değer Görmediği Yerden Göç Eder"

Kriz dönemlerinde alkışlanan hekimlerin, sonrasında unutulduğuna dikkat çeken Karabatak, "Hekim camiası bu güzellikler unutulduktan kısa süre sonra sağlıkta şiddetle karşı karşıya kalmakta, yargılanmalarla malpraktis yasalarıyla karşı karşıya kalmaktadır. Hekimler devlet hastanelerinde 5 dakikada bir hasta bakmaktan, hak arama eylemlerini sanki daha çok maaş almak için yapıyormuş gibi algılanmaktan, hastalarına sağlıklı ortamda diledikleri gibi sağlık hizmeti sunamamaktan, hata yapma korkusundan, pek çok meslektaşının mesleğini icra etmek için yurt dışına çıkışından muzdariptir. Ama şu da bir gerçek ki bilim, değer görmediği yerden göç eder" ifadelerine yer verdi.

"Dünyanın En İyi Sistemlerini Kurabilirsiniz, İçinden Hekimi Çektiğinizde Hastaneler Taş Yığını Olur"

Hekimliğin çok kutsal bir meslek olduğuna dikkat çeken Dr. Karabatak, "Bu öyle bir meslek ki insanlar, eşini, annesini, babasını, evladını, en kutsallarını kayıtsız bir teslimiyetle bizlere emanet etmektedir. Ve bu öyle bir meslek ki genç yaşta evlenenler asistanlık süresinde, evlenen arkadaşlar çocuklarının okul çağına gelene kadar ki gelişmelerini adam akıllı izleyemezler bile. Siz yönetici olarak dünyanın en iyi hastanelerini, dünyanın en iyi sistemlerini kurabilirsiniz ama içinden hekimi çektiğiniz zaman hastaneler birer taş ve demir yığını, sistem ise sanal bir oyuncak olarak kalır. Bizler sorumluluğumuzun bilincindeyiz. Bizler sağlık çalışanlarının özverisi üzerine sağlık sisteminin devam ettiğine inananlardanız. Bu sebeple de doktorlar mutlu olmayı fazlasıyla hak eden bir meslek örgütüdür. Mutlu doktor mutlu hasta, mutlu hasta mutlu aile, mutlu aile mutlu toplum anlamına gelir. Bizler covid'de, Çanakkale’de şehit olanlar gibi canımızdan geçmeye tıbbiyeli er hikmetler gibi karşımızdaki İngiliz güçleri ve Atatürk dahi olsa doğru bildiğimizi haykırmaya 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın' düsturuyla insanlarımıza şifa dağıtmaya devam edeceğiz. Kendisini Türk hekimlerine emanet eden atamıza diyoruz ki 'Bu cennet vatanının her köşesinde şifa dağıtmaya, vatan tehlikedeyse candan geçmeye devam edeceğiz. Ne mutlu Türk’üz ne mutlu Türk hekimiyiz ve buradayız" ifadelerine yer verdi.

"Yasal Düzenlemelerin Bir An Önce Hayata Geçirilmesi Gerekmektedir"

Sağlık sisteminde iyileştirilmelerin olduğunu ama bunların yetersiz kaldığını ifade eden Karabatak, "Önce bir algıyı düzeltmek, hekime sahip çıktığını ve hekime karşı yapılan her türlü suçun çok ağır bir şekilde cezalandırılacağını vatandaşlara hissettirmek lazım. Hukukun temel ilkelerinden olan masumiyet karinesi yani suçluluğu ispat edilene kadar herkes masumdur karinesi ne hikmetse hekimlerde masumluğu ispat edilene kadar hekim suçludur gibi işlemektedir. Dolayısıyla bu yasal düzenlemelerin hayata bir an önce geçirilmesi, hekimlerin hastaya yeterince vakit ayırması, nöbet sonrası dinlenmelerinin ve güncel hayatta karşılaştıkları idari sorunların bir an önce geri giderilmesi gerektiğini düşünüyorum" dedi.

"Caydırıcılığı Hissettirmediğiniz Sürece, Kanun Yazılı Metinden Öte Gitmez"

Dünyanın en iyi kanunlarını bile çıkarsanız o kanunun caydırıcı olmaması karşısında vatandaşın riayet etmeyeceğini ifade eden Karabatak, "Az önce hastaneler için verdiğim örnek aslında kanunlar içinde geçerli. Dünyanın en iyi kanunlarında çıkarsanız bu kanunları uygulayıp o caydırıcılığı vatandaşa hissettirmediğiniz sürece yaptığınız kanun yazılı bir metinden öte gitmez. Elbette zaman zaman güzel uygulamalar görüyoruz. Zaman zaman hekime, sağlık çalışanlarına çok sahip çıkıldığını görüyoruz ama bunlar güzel örnekler olarak kalmasın, bütün ülke sathına yayılsın istiyoruz" açıklamasını yaptı.

"Sağlık Çalışanlarımız Hekimler Tabipler Odasına Üye Olsunlar"

Sağlık çalışanlarının son yıllarda yurt dışına göç etmeye başladığına dikkat çeken Karabatak, "Geçmiş dönemde gene sağlık çalışanlarının bir eyleminin ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 'Giderlerse gitsinler' dedikten sonra artan bir göç oldu. Bilim değer görmediği yerden göç eder ve hekimlerin hiç kimse zannetmesin ki yurt dışına çıkışlarındaki ana faktör daha çok para kazanmak değil, hiçbir Türk hekimi ailesini, yaşadığı ülkesini, cennet topraklarını bırakıp yabancı bir dilin konuşulduğu, Hıristiyanların arasında yaşamayı istemez ama gerek şiddet, gerek sağlıksız şartlarda hasta bakmaya zorlanmak, Türk hekimlerini başka arayışlara iter durumda. Son olarak söylemek isterim ki bu ülkede berberler odasına üye olmadan saç kesemezsiniz, terziler odasına üye olmadan elbise dikemezsiniz ama maalesef hekimlikte tabipler odasına üye olmak gibi bir zorunluluk yok. Dolayısıyla bu güzel örgüt yeterince sahip çıkılmadığı için çatı yapılanmasında bölücü örgütleriyle arasına mesafe koymayan radikal sol eylemleri üzerinde icraat yapmaya çalışan bir grubun elinde kalıyor. Sağlık çalışanlarımıza şunu söylemek isterim ki öncelikle tüm hekimler tabipler odasına üye olsunlar, örgütlerine sahip çıksınlar, örgüt ülkenin bölünmez bütünlüğüne kast edenlerle kol kola gezenlerin elinden kurtulsun. Daha sonra bu tabipler odası gerçek anlamda, gerçek hürriyetine kavuşarak hekimlerin özlük hakları odasında çok güzel bir mücadele verecek bir konuma gelecektir" sözlerini kullandı. Haber: Sedef Nazlı

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER