
Tırmanmayı seven Hugh Herr, 8 yaşında Canadian Rockies sıradağlarındaki 3 bin 600 metrelik Mount Temple’a tırmandı. Yıllar geçtikçe alanında en iyiler arasında olmaya başladı. 17 yaşında doğu yakasının en iyilerinden biri olmuştu.
1982 yılında arkadaşı Jeff Batzer ile birlikte Washinton Dağı’na tırmanmaya karar verdiler. Buzlu bir rotada tırmanırken, tipiye yakalandılar. Yönlerini bulmaya çalışırken -29 °C 'de soğukta yanlış tarafa giderler. Tam üç gün boyunca, zorlu doğa şartlarında dağdan inemezler. Bu süreçte buz tutmuş nehri geçmeye çalışırken kırılan buzun içine düşer. Kendi çabasıyla çıkar ve rüzgardan korunaklı bir yer bulur. Kurtarıcı ekip geldiğinde iki dağcı da hareket edemeyecekleri için, hava yoluyla hastaneye kaldırılırlar. Herr’in iki bacağının da dağ tırmanışı kazası sırasında maruz kaldığı soğuk ısırığına bağlı doku hasarı nedeniyle diz altından kesilmesi gerekir, arkadaşı ise sol alt bacağını, sağ ayak ve el parmaklarını kaybeder. Bu feci olay sonucunda hayata küsmeyen ve hiçbir zaman kendisinin eksik olduğunu düşünmeyen Herr, “O zaman, vücudumu eksik olarak görmedim. Bir insanın asla eksik olamayacağını düşündüm. Eksik olan teknolojidir. Yetersiz olan teknolojidir” der.
Yaşadıkları sonucunda tırmanma kariyeri bitmiştir, bunun yanı sıra hayatı değişmek zorunda kalmıştır. Herr, bu süreçte kendini öğrenmeye verir. Yaşadığı bölgede üniversiteye gider ve fizik eğitimi alır. Ardından MIT’de makine mühendisliği yüksek lisansı yaptıktan sonra, Harvard Üniversitesi’nde biyofizik alanında doktorasını tamamlar.
Biyonik ve robotlu prostetik alanında çalışmalar yapar ve ilk kendi üzerinde dener. Profesör olan Herr şu anda MIT Media Laboratuvarı’nda Biyonikler Merkezi'nin yöneticisi ve dizinden aşağısını tamamen yapay olarak tanımlıyor. Merkezin görevi geniş bir yelpazede beyin ve vücut engelleri olan insanlarda biyomekatronik ve rejeneratif onarıma imkan sağlayacak temel bilim ve teknolojik kabiliyeti ortaya koymak. Ürettiği BiOM adlı protezleri ile bilinen Herr, bu protezlerin diğerlerinden farkını ileri itişi ile geliştirilmiş hareket kabiliyeti ve arttırılmış teknolojik özelliklere sahip olması olarak gösteriyor. Daha güçlü, dengeli ve kontrollü protez üretimini amaçladığı için, bunları kullananlar koşabiliyor, tırmanabiliyor ve dans edebiliyor.
Kazanın beklenmendik sonucunda Herr, ileri düzey protezleri tasarladı ve sonrasında bunların tasarımını gittikçe geliştirdi. Hatta bu yaptığı tasarımlarla eskisinden daha iyi bir dağcı olmayı da başardı. Teknolojik yenilikler sayesinde, sporuna daha güçlü ve iyi döndü.
“Her insan istiyorsa, engelsiz bir hayat yaşama hakkına sahiptir” diyen Herr şunları söylüyor: “Biyonikler insanların yaşamında derin farklılıklar yaratıyor. Gelecekte, elbiselerimiz, ayakkabılarımız, diş tellerimiz, protezlerimiz bundan böyle sanatkar stratejileri kullanılarak değil, veri odaklı sayısal çerçevelerle tasarlanıp üretilecek. Bu gelecekte, ayaklarımızın su toplanmasına neden olmayacak. Aşırı depresyon olmayan bir hayat yaşama hakkına; görme engelli ise sevdiğini görme hakkına veya uzuv felci veya uzuv kaybı durumunda yürüme veya dans etme hakkına sahiptir. Toplum olarak, insanların engelli olmadığı savını kabul edersek bu insan haklarını elde edebiliriz. Bir insan asla eksik olamaz. İnşa edilen çevremiz, teknolojimiz eksik ve engelli. Biz insanlar, sınırlamaları kabul etmek zorunda değiliz. Teknolojik yeniliklerle engelleri aşabiliriz. Bu yüzyılda biyonik alanındaki temel ilerlemelerden hareketle teknolojik gelişmiş bir insan deneyimi için teknolojik vakıflar kuracağız ve engelliliği sona erdireceğiz.” Haber: Fatıma Esra Öz
Yorum Yazın