Mustafa Ünalan

Mustafa Ünalan

Mail: mustafaunalan@hotmail.com

Araplar ve Türkler

Araplar eşlerini avrat diye çağırır. Manası apış arası demek. Türklerde Hânım diye çağırırdı yani evimin sahibi! İşte aradaki fark.

Rabia Arapça’da “dördüncü” demektir, kezban da öyle inkârcı yalancı anlamında, öyle sanıldığı gibi mübarek ve anlamlı bir isim değildir.

Çünkü Arap kültüründe kız çocukları insandan sayılmadığı için, kızı çocuğu olanlar pek sevinmez NAHL süresi 58 de yüzü kararır ve içi öfke ile dolardı der bu ayet isim vermez; numara verirlerdi.

Vahide isim değildi; birinci demekti. İlk doğan kıza verilen numaraydı. Saniye ikinci demekti; ikinci kızı olana verilen numaraydı. Selase ve Bite isimleri üçüncü demekti; üçüncü doğan kızlara verilen numaraydı. Rabia da dördüncü demekti; dördüncü doğan kıza verilen numaraydı. Bizimkiler de Rabia’yı çok mübarek ve çok dini içerikli bir isim zannederler. Bilmiyorlar ki Araplar, insandan saymadığı ve isim vermeye lüzum görmediği kız çocuklarına işte böyle numara takarlardı; tıpkı otomobillere takılan plakalar gibi!...

Dünya kurulduğundan beri kız çocuklarını, diri diri toprağa gömen kültüre sahip tek millet Araplardır... Bunun esas sebebi ise;zengin güya toplumun ileri gelen sapıkları ve  tefecilik yapan, fahiş faizlerle verdikleri paraları ödeyemeyen kişilerin kızlarına, karılarına el koyup pazarlayan insafsız ve ahlâksız, Arap egemenlerinin eline düşmesinden korkan Araplar, yeni doğan kız çocuklarını diri diri toprağa gömerek bu akıbetten koruduklarını zannederlerdi. Peki, o çağlarda Türk’ler nasıldı?

Türk’ler kız çocuklarına, hatunlarına değer veren, onları önemseyen, insan yerine koyan, komutanlar ve hakanlar gibi yetiştiren tek tanrılı dine mensup bir milletti. Ve insan hakları açısından da çağdaş kültürün örneklerini vermiş önder uluslardandı. Eski Türkçede “namus” sözcüğü yoktu çünkü namussuzluk nedir bilmezlerdi! Türk geleneğinde kadın; arkadaştı, kadın anneydi, kadın sevgiliydi, tek başına bir devletti.

Ne zaman ki Türkler Müslüman oldu; İslamiyeti Kur'an'dan değil, kulkatan dolma bilgilerden öğrendi. Eski Arap cahiliye örfünü bize İslâm adı altında yutturdular. Arap kültürü geldi, kadın kadın olduğuna bin pişman oldu! Kadın dövmek, maalesef Türklerin Arap kültürüyle tanıştıktan sonra başlayan bir olaydır. Arap din tüccarları ve buna bağlı tarikat ve tasavvufçuların Kurana düşmanlıkları, Kuranın din tüccarlarına düşmanlığındandır, günümüzde Kuran Müslümanlığı  sapıklık diyenler bu akımın elamanlarıdır, sorsan Resul Muhammet AS Kuran Müslümanı değil miydi diye apış aralarına bakarlar, yine sorsan Resul Muhammet 23 yıl ne tebliğ etti diye zoraki Kuran derler, o zaman Resulün en büyük sünneti olan Kuran tebliğ i sünnetini neden uygulamıyorsunuz? Allah azze ve Celle Resul Muhammet as tek rol model örnek ve önder edinmiyorsunuz? Eski Türk kültüründe, örfünde kadın her zaman el üstünde tutulurdu.

Tarihe geçmiş Cengiz Han’ın eşi için söylediği:

“Ben sizin Han’ınızım, bu da benim Han’ım!”  sözleriyle dilimize yerleşen  “Hanım”  kelimesi de bunu göstermektedir!

Yani KADIN EVİN HANIYDI.

Kuran’a göre, Arapça, kutsal bir dil değildir. Kuran, her kavme Peygamberler gönderildiğini ve bunların kavimlerine, kendi dillerinde, mesajlar getirdiklerini söyler.

Tevrat Hz. Musa’nın kavminin dilindedir, İncil Hz. İsa’nın kavminin dilindedir. Bu mesajların hiçbiri Arapça değildir.

Hz. Peygamber’in,

Arapça konuşması

- Arapların içinde yaşaması,

- Arapça hitap etmesi

- Kur’an-ı Kerimin,

Arapça olarak indirilmesi, İslam’da, ruhban sınıfı yaratmaya uğraşan? Din baronlarının(!)

Arapçaya, kutsiyet atfetmelerine? sebep olmuştur.

Oysa ne Kuranda, ne de, Hz. Peygamberin hadislerinde, Arapçanın, diğer dillerden, üstün olduğuna dair, bir bilgi ve rivayet yoktur.

Bizzat Cenabı Allah ve Hz. Peygamber, hiçbir ırkın ve hiçbir milletin, dolayısıyla, hiçbir dilin, Allah nezdinde, birbirine üstünlüğü olmadığını, üstünlüğün, sadece ve sadece, Takva, yani; Allahtan korkma derecesine,bağlı olduğunu, zikretmelerine rağmen, o bazıları?, Arapları ve Arap dilini, diğer milletlere ve o milletlerin, dillerine üstünmüş gibi, göstermeye çalışmışlardır. Arapçanın kutsal olduğuna, ilişkin kanaatler, aslında Kurandaki, bazı ayetlerin, yanlış tefsir edilmesinin, sonucudur.

Örneğin, Nahl s/a103 Muhakkak biliyoruz ki onlar: Mutlaka onu bir insan öğretiyor! da diyorlar. Haktan saparak, isnatta bulunmak istedikleri kimsenin, dili yabancıdır; bu Kuran ise, gayet açık bir Arapçadır? Yusuf s/a2: Biz onu, akıl erdiresiniz diye, Arapça bir Kuran olarak, indirdik?

Ayetlerde görüldüğü gibi, Kuranın Arapça olmasının, en temel sebebi, ilk olarak indiği topraklardaki, insanların anlayabilmesini sağlamaktır. Bu ayetlerden dolayı, Arapçaya kutsiyet atfetmek, onu Allahın ve Cennet ehlinin, dili gibi mütalaa etmek, çok yanlıştır. Böyle bir görüş, aslında Allahın sonsuz ve hudutsuz gücünü sınırlamak ve onun her şeyi kuşatan ilmine, bir çerçeve yapmakla, eş değerdedir.

Çünkü Allah, yarattığı canlıların, dillerini anlar ve bilir. Çünkü canlıların dillerini, yaratan, O dur.

Not-:(!) Ünlem işareti ile dikkatinize sunduğum, din baronlarının? Kimler olduğunu, açıklamama, gerek var mı?

Ek-:Din baronlarına, şunu sormak gerekir; İslam’dan önce de kullanılan (cahiliye döneminde) Arapça da, kutsal mı idi?

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar