Dilek Eyüboğlu

Dilek Eyüboğlu

Mail: dilek.ekspres@gmail.com

İnsan Yaşamadıklarının Acemisidir.

Kuvvetli duyguları çok seviyorum.

Rekabet, kıskançlık, haset, sevgi gibi  vs...

Efendim adam ölmüş.

Öbür dünyaya gitmiş.

Öbür dünyada demişler ki senin günahların var.

Ama sana bir seçme hakkı verelim.

Cehennemlerden  birini seç, ya yerli cehenneme  gireceksin yada yabancı cehenneme .

Adam demiş ki "ben yabancı cehenneme gideyim daha garanti".

Adam gitmiş bakmış ki   pis sular içerisinde kaynayan  koca bir kazan ve içerisinde insanlar.

Birde kazanın başında bir zebani  elinde koca bir kepçe kazanın içinden kim kafasını çıkarırsa küt kafaya vuruyor.

Adam korkmuş."En iyisi ben yerli cehenneme gideyim".

Yerli cehenneme gitmiş. Bakmış ki yine aynı  şey , fokur fokur kaynayan bir kazan ve içinden çıkmaya çalışan insanlar.

Yalnız yerli cehennemde ki kazanın başında zebani yokmuş.

Adam merak eder sorar,  " Burada niye zebani yok?".

Kapıda cevap verirler." İşsizlikten"

Adam, "Nasıl yani işsiz"

Yine cevap verilir " Burada zebaniye gerek yok. Zaten kim kafasını çıkarırsa ötekiler hemen ayağından aşağı  çekiyorlar".

 Toplum olarak haset duygularımızdan bahsetmek istiyorum biraz.

İnsan yaşamadıklarının acemisidir.

Koşullu kabule  bağlı bir yaşam tarzıyla  rekabet içerisinde birbirimizi geçmekle mutlu olduğumuz günümüzde,  gelişim odağından uzak kendimizi aşmayı unuttuk.

Haset aslında eksiklik duygusundan kaynaklanır.

Bu eksiklik ya gerçektir yada yanılgıdır.

Gelişmiş bir toplum modeli ve kaliteli bir yaşam  eksikliğimiz tamda  bu duygudan kaynaklanıyor.

Yaşadığımız şehirde tek tek bireyler ve toplumsal kesimler olarak, siyasetten, iş dünyasına gelişmeyi ,ilerlemeyi, niteliği ve kaliteyi yakalayarak ,yüksek ahlaki değerlerle  kişisel ve sosyal hayat için geleceğimiz için çalışıyoruz.

Ama sadece haset ediyoruz. Aklımız sabit bir fikirde, saplantılı bir şekilde haset ettiğimiz kişiye zarar vermek, yok etmek  istiyoruz. Garip bir  güdü içinde içimizdeki şeytanların dansıyla dedikodu yapıyoruz.  Bunalım ve açmazların içresinde  yapıcı olmak yerine tepkisel davranıyor, sadece yıkıyoruz.

Haset  duygusunda bir sorun yok aslında.Sorun davranışlarımızda..

Hasetle birlikte kızgınlık.. Bu iki  duygunun bize verdiği mesajlarla sadece saldırıyoruz.

oysa ki bu duyguları saldırganlık yerine kendi gelişimimiz, başarımız için kullanabiliriz .

Haset ettiğimizde aslında hayranlık ve gıpta ile bizde olmayanı görüyoruz.

"Nasıl benden daha başarılı olabilir?" "Bunu benden başka kimse başarmamalı." "Niye benden güzel?"  "Nasıl yapar? nasıl eder? " gibi...

Ayna nasıl yaptıklarını yansıtır.

Haset ettiğimiz şey aslında o kişiden çok kendimiz hakkında bir ayna.

Bir düşünsenize haset, kızgınlık ,  rekabet gibi duyguların  sadece yıkıcı taraflarını değil bunların mücadeleci   ve yapıcı taraflarını  yaşasak  nasıl bir toplum olurduk.

Ne var ki hayatın her alanında   bireysel-toplumsal-siyasal rekabette güçlenmeyi gelişmeyi  teşvik eden değil, kendi kuyruğunu  yiyen yılan gibi kısır bir döngüde  yaşıyoruz.

Daha iyi bir ülke, daha iyi hayatlar  ve gelecek nesiller için fikir ,proje, üretim yerine  sadece haset ediyoruz. . İşte bu yüzden bireysel ve  toplumsal  sorunlarımız   bir türlü çözüm yoluna girmiyor.  

"Seni sokmayan engerek, sana hiçbir şey öğretemez”.

Kendi kuyruğunu yiyen yılan örneğinde olduğu gibi güzel olanı kendisinden başkası için istemeyenlerin öğretilerinden yola çıkarak kendimizi aşalım yenileyelim.

Sevgiyle Kalın..

 

 

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar