Mustafa Ünalan

Mustafa Ünalan

Mail: mustafaunalan@hotmail.com

Kadına Şiddet Erkeğin Acizliğinden Mi? Yobazlığındanmı?

İnsanlık tarihinin bilinen en eski dönemlerinden itibaren -İslam peygamberlerinin tebliğ ettiği esaslar hariç- insanın hak ve hukukunu belirleyen taraf erkekler olmuştur. Erkek, sahip olduğu fiziki güç ve kuvvetiyanlış algılamış, çocukları, kadınları ve hakları başkaları tarafından belirlenen diğer erkekleri tarih boyu ikinci derece varlıklar olarak görmeyekendisini yetkili saymış ve bu doğrultuda davranır olmuştur.

Kadına bakışın da içinde bulunduğu genel olarak insana bakış noktasında İslâm dininin asıl kaynağı olan Kur’an-ı Kerîm’in ve daha öncekiilâhî kitapların gönderilme nedeni, insana yine insan tarafından revagörülen haksızlıkların ortadan kaldırılmasını sağlamak, insanın iman veahlâkını tamamlayarak sosyal hayata uyumunu sağlamaktır.

Şunu itiraf etmek zorundayız: Hz. Peygamber’in yaşadığı dönemdeMüslüman olan Araplardan başlayarak daha sonraki dönemlerde Müslüman olan kavimler de dâhil, hemen hemen herkeste, önceden benimsemiş olduğu din ve örflerin etkisi görülmüştür. İslam’ın kadına kazandırdığı hakların büyük çoğunluğu eski örf veya dinlerin etkisiyle peyderpey onlardan geri alınmış, kadın hakları noktasında ilerleme değil, gerilemeler yaşanmıştır.

Gelenek-görenek, örf-âdet vs. kabul ve uygulamaları bütünüyle reddetmek elbette hatalı bir tutumdur; ancak onları sorgulamadan din haline getirmek çok daha hatalıdır. Yüce Allah, Kur’an’da çok önemli ilkeleri eksik bırakmış değildir ki başka kültürel kaynaklarla söz konusueksikliler (!) doldurmaya çalışılsın. Töre denen uygulamalar da, dinin eksik bıraktığı zannedilen alanlarda kendini göstermekte ve büyük oranda dinin yerine konabilmektedir.

 Aslında töre, din adına Kur’an’danuzak oluşu, medeniyet adına da hukuk tanımazlığı ifade eder. Kur’an, "kadınlar" anlamına gelen Nisa Suresi’nin ilk ayetinde, kadın konusuna nereden bakmamız gerektiğinin koordinatlarını verir. Buna göre "kadının problemi", insanın probleminden" ayrı değerlendirilemez. Onun için, Kur’an, söz konusu ayette kadınlığın ve erkekliğin köken birliğini dile getirerek "insanlık" ortak paydasına dikkat çeker. Bununla, kadını insandan, dolayısıyla erkekten bağımsız düşünmememizi ihsas eder. Buna göre, "kadın probleminden" söz edilen her yerde, aynı zamanda "erkek probleminden" de söz edilmiş olmaktadır.

Kur’an’daki "...erkek olsun, kadın olsun; siz hepiniz birbirinizdensiniz" (3:195) literal anlamının, aslında "erkek olsun, kadın olsun; siz, hepiniz birbirinize eşitsiniz" demeye geldiği, tereddüde mahal bırakmayacak kadar açık. Buradaki "eşitlik", elbette "fonksiyon" eşitliği değil "insanlık" ve "erdem" eşitliğidir. 1.İbrahim 14/1.2 Âl-i İmrân 3/6.3 Şûra 42/49-50.4 Ayetler için bkz: Nisâ 4/1; Araf 7/189.5 Hucurât 49/13.

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar