Mustafa Ünalan

Mustafa Ünalan

Mail: mustafaunalan@hotmail.com

Kullarıma Söyle, Sözün Güzelini Söylesinler'

Yüce Allah, İsrâ Suresi'nin 53'üncü ayetinde şöyle sesleniyor.

YÜCE Allah, Nahl Suresi'nin 33. ayetinde insanın kendi kendine zulmettiğini söylerken çok önemli bir konuya dikkat çekmektedir. Bizim ürettiğimiz ameller etrafımızı sarar ve hem dünya hayatımızı hem de ahiretimizi karartır. Bu konudaki ayet şöyledir:

"Nihayet yaptıklarının kötülükleri onlara ulaştı ve alay ettikleri şey onları kuşattı." (Nahl, 34)

Bu ayetin içeriğine uygun olan bir diğer ayet, Enam Suresi'nin 10. ayetidir: "Senden önceki peygamberlerle de alay edilmişti, bu yüzden onlarla alay edenleri alay ettikleri şey kuşatıvermişti."

Şimdi yorumunu yapmakta olduğumuz Nahl 34'e dönebiliriz. Bu ayette Araplardan önce batan toplumların batış sebepleri verilmektedir. Onların işledikleri kötülükler, hareket eden canlı gibi onlara ulaştı, yani kötü eylemler kaybolmayıp insanın hayatında onunla beraber yaşadı. Bazen kötü ameller ve sözler çoğalınca, yapanlarına yaklaşır, çığ gibi onu altına alıp ezmeye çalışır.

Kötü davranışlar, yapılırken insana sahte bir zevk verebilir ama çıkıp gittikten sonra dönüşleri çok acı, ıstırap verici olabilir. Bu ıstırabı şöyle açıklayabiliriz: Tükürük ağzınızda iken hiç tiksinti duymazsınız ama tükürüğü ağzınızdan çıkardıktan sonra bir daha ağzınıza almanızın verdiği tiksinti ne ise kötü sözlerin sahibine dönmesi de o kadar acı verir.

Kötü ameller, sözler ve tuzaklar insana yakışmayan yılan gibi yavrulardır. O yılan bir gün büyüyecek ve sahibine dönüp zehrini akıtacaktır. Kendi kötü amellerinin, sözlerinin ve tuzaklarının kuşatılmasıyla karşı karşıya kalan fert ve toplumlar, o amellerin, sözlerin ve tuzakların ihanetine uğramış olacaklardır.

Nefis, Hz. Musa'nın asasına benzer, kontrolden çıkarsa ejderha kesilir ve senin bütün manevi erdemlerini yutar, onu kontrolüne alırsan ondan faydalandığın bir değnek halini alır. İşte kâfirlerin kötü amelleri kendilerine bir ejderha gibi ulaştı, alay ettikleri şey onları sardı ve tepeleyiverdi.

Yüce Allah geçmişin olgularını sebep-sonuç ilişkisi içerisinde anlatarak yaşanan ve yaşanacak hayata ışık tutmakta, düşünce, inanç ve amellerin ne kadar etkili olduğunun dersini vermekte ve din eğitiminin konularını belirlemektedir. İşte bunlardan bir tanesi de tuzak kurmakla alakalıdır. Ayet şöyledir:

"Bak, işte tuzaklarının sonucu nasıl oldu. Onları da kavimlerini de toptan helak ettik." (Neml,51)

Bu ayetin analizinden çıkaracağımız neticeler şunlardır:

1- Bir toplum kendi içindeki iyiler vasıtasıyla bozgunculuk yapan çetelerini durdurmalı, onları disipline edebilmelidir. Vücuttaki yarayı vücudun kendini yenileyip tedavi ettiği gibi, toplum da çürüyen, yara haline gelen sosyal ilişkileri kendi kendine telafi edebilmelidir. Sosyal yapı yaralarını sarıp tedavi edemeyince yüce Allah hem bozgunculuk yapan çeteleri, hem de onları engelleyemeyen ve nemelazımcılık yapan toplumu helak etmek için devreye girmektedir.

2- Yüce Allah, onlar farkına varmadan, planlarına karşı plan yaptı ve onların planlarını altüst etti. Yani tuzağa karşı tuzak kurarak yapılmak istenen ne ise onunla mukabele etmek gerekiyor.

3- Yüce Allah, helak olan Semud kavminin sonucunun "nasıllığının" araştırılmasını istemektedir. Onun için, tuzaklarının sonucunun nasıl olduğuna bakma emrini vermektedir.

İşte günümüzde cereyan eden beddualarla kara bulut haline gelen ilişkiler, toplumumuza hayır getirmekten uzaktır. Kişi azından çıkan sözleri, ağzından çıkan tükürüğe benzetmeli, çünkü beddua kendi içindeyken seni rahatsız eder ama tiksinti vermez. Tükürük de böyledir. Ağzında dururken tiksinti vermez ama ağzından çıkardıktan sonra bir daha geri alamazsın. Onun için insanlar konuştukları sözlere ve yaptıkları beddualara dikkat etmelidir.

Beddualar genelde şuur altını, şuur alanına çıkarır ve böylece insanın karakterini ortaya koyar. Çünkü yüce Allah, İsrâ Suresi'nin 84. ayetinde şöyle buyurur: "De ki: Herkes kendi mizaç ve mayasına göre davranışta bulunur." İnsanlar beddualarla siyaseti dizayn edemezler, şekillendiremezler. Yüce Allah zulüm içinde yüzen Arap toplumunu müjde, uyarı ve öğütlerle değiştirme amacını gütmüştür. Biz de insanlara öğüt vererek, nasihat ederek iyiliklere, güzelliklere, doğrulara çağırmalıyız. Müslümanların bir beddua kültürü yoktur. Bizim kültürümüzde güzellikler vardır. Konumuzu şu ayetle bitirebiliriz: "Kullarıma söyle! Sözün dosdoğru olanını en güzel olanını söylesinler. Sonra şeytan aralarını bozar. Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır." (İsrâ, 53)

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar