Mustafa Ünalan

Mustafa Ünalan

Mail: mustafaunalan@hotmail.com

Ramazan Ayı Kur’an Ayıdır

Mevlit ve Mevlit Kandili geleneği, Aşırı Şia’nın Hıristiyanlardan ithal ettiği sapmış bir gelenektir. Sünniler de Aşırı Şia’dan alıp uygulamışlardır.

Ne Kur’an’da ne de Peygamberimizin (sav) hayatında halkın genelinin anladığı şekilde bir gece ya da kutsal gün anlayış biçimi bulunmamaktadır. Ramazan ayı Kur’an ayıdır. Bu ayı bu denli değerli kılan şeyde Kur’an’ın bu ayda inmesidir. Bizleri de Allah katında değerli ya da değersiz kılacak şey Kur’an’da geçen emir ve yasaklara gösterdiğimiz olumlu ya da olumsuz tavırlarımızdır. O halde bizlerin en öncelikli yapması gereken şey bulunduğumuz ayda tıpkı o dönem ilk kez inen ayetler gibi Kur’an’ı kendi dilimizde okuyup hayatımızda yaşamaya çalışmaktır.

Tüm bunları yapar isek o zaman bizleri de Kur’an tıpkı Ramazan ayını değerli kıldığı gibi değerli kılar. Tüm bunları yapmaya ikna olmamız Kur’an’ın nasıl bir kitap olarak gördüğümüzle alakalı bir meseledir. Ramazan ayının öznesi Kur’an ve bizim Kur’an’ın nasıl bir kitap olduğu ile ilgili yanlış bilgilerimiz varsa bu bizi Allah katında değersizleştirecek küçük düşürecektir. Mesela kandillerde şöyle demek şirk: Gel habibim sana âşık olmuşam cümle âlem sana bende kılmışam yukarıdaki mısralar Kur’an’ı bilen her Müslüman için yüz kızartıcı olmalıdır.

Çünkü Şirkin zirvesidir. Allah Hz. Muhammed’e yani kendi kuluna âşık olmuş. Bu ne kadar sapkın bir inanç. İkinci mısra da kabul edilemez. Bende kul demektir. Cümle âlem hepimiz Muhammed peygamberin kulu olarak Allah tarafından tayin edilmişiz. Hâlbuki Allah Kur’an’da Muhammed dâhil herkesin kendi kulu olduğunu söylüyor. Kelimeyi şehadette bile biz Muhammed Allah'ın kuludur deriz. Tıpkı bizim gibi. Kur’an’a hakaret dolu bu şiir dini bir metin gibi camilerimizde okutuluyor. Bu şirk dolu metinlerin camide okutulması ayrı bir fecaattir.

O Halde Kur’an Nasıl Bir Kitaptır?

“O kitap (Kur’an); onda asla şüphe yoktur. O, muttakiler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.” (Bakara-2)

“BUNLAR, kendi içinde apaçık ve tutarlı olan ve gerçeği bütün açıklığıyla ortaya koyan ilahî kelâmın mesajlarıdır.” (Şuara-2)

“Elif-Lâm-Râ. BUNLAR, doğruyu/gerçeği apaçık gösteren, kendisi de açık olan kitabın mesajlarıdır.” (Yusuf-1)

Bugün insanların Kur’an ile buluşmasında, vahiy ile nefislerini arındırmasında ve hayatlarını Allah’ın ayetleri ile yönlendirmesindeki en önemli engellerin başında “Kur’an’ın herkes tarafından anlaşılamayacak bir kitap olduğu” önyargısı gelmektedir, bu listenin devamı da vardır. Kişilerin Allah’ın vahyi ile doğrudan muhatap olmasının önüne bir sürü şart koyulmuş: Çok iyi bir Arapça bilgisi; tefsir usulü, hadis ve hadis usulü, fıkıh usulü, nüzul sebepleri, muhkem/müteşabih, nasih/mensuh ayetler bilgisi, İslam tarihi, İslam düşünürlerin klasik eserleri, cahiliyye şiiri, Arap edebiyatı, Arap ve Ortadoğu tarihi, siyaset, ekonomi, fenbilimleri…

Tüm bu alanlarda detaylı bilgiye vakıf olmadan Kur’an’ın sıhhatli bir şekilde anlaşılamayacağı kesin ifadelerle ileri sürülerek, insanlar adeta Kur’an’dan uzaklaştırılmaktadır.

Kur’an’ın anlaşılmayacağı, anlayabilmek için ciltler dolusu kitap okumak gerektiği şeklinde ileri sürülen görüşleri; “Biz onları anlayasanız diye indirdik” (Yusuf-2) şeklindeki ayetler reddetmektedir.

“Akledesiniz diye indirdik” (Zuhruf-3)“Güçlük çekesin diye indirmedik” (Tâhâ-2)“Öğüt alasınız diye kolaylaştırdık.” (Kamer-17, 22, 32, 40)

“İndirdiğimiz açık delilleri ve kitapta insanlara apaçık gösterdiğimiz hidayet yolunu gizleyenlere hem Allah hem de bütün lanet ediciler lanet eder.” (Bakara-159)

Ramazan ayımızı inşallah bir de bu anlatılanları düşünerek ve bu bilinçle idrak etmeye çalışalım. Umulur ki Rabbimiz geçmişte işlediğimiz günahlarımızı affeder bizleri hidayet yolunda sabit kılar.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar