Oğuzhan Osmanoğlu

Oğuzhan Osmanoğlu

Mail: aksarayportal@hotmail.com

Siyasette Değişim Ve Yabanilik

Eminim birçoğunuz   ‘’Seksenler’’  adlı diziyi izliyorsunuzdur. İzlemedinizse de tavsiye ederim. Dizi son zamanlarda güzel işlere imza atanTRT1 de yayınlanıyor. Dizide 80 li yıllar; klasik Türk ailesinin ev ,  iş ve mahalle hayatlarını romantik  ve duygusal bir  tatla  anlatılırken  ,bir taraftan da  bizlere hoş bir  nostalji  yaşatılıyor. Kendi adıma böyle bir yorum yapsam da, eminim o yılları yaşayan bir çoğunuz  aynı tadı alıyor ve  eskiye bir özlem ve iştiyak duyduğunuz da oluyordur. Seksenli yıllarda, ailede  saygı esastır, dostluk ve  arkadaşlık paradan değerlidir, seksenli yılların aşkları  masumdur .’’Bir  fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır’’ sözü bu yıllarla örtüşür…Teknoloji  bugünkü gibi  ileri seviyede  değildir  ama   hayat  daha  tatlıdır. Elektrik kesintileri  bile  işe yarar….Saatlerce karanlıkta  kalırdık  ama  sohbetlerin tadına  doyum olmazdı. Her ne kadar o yıllarda henüz yeni yetme çocuk olsam da bu leziz ortamları ve damakta bıraktığı tadı dün  gibi hatırlıyorum. Öyle bugünkü gibi yüzlerce TV kanalı da yoktu. Sadece TRT 1 vardı, bir müddet sonra TRT2 açıldığında evlerdeki sevinç görülmeye değerdi.              Seksenli yılların siyaseti de farklıydı.  Şimdilerde ki  gibi yüzlerce  aday da olmazdı.  Siyaseti  bilen ve konuşan da   çok nadirdi. Her köyde, her ilçe de hatta Aksaray’da, ve  o günkü vilayetimiz  olan Niğde de bile  siyasetin köşe taşları vardı. Köşe taşları diye nitelendirdiğimiz kişiler siyaseti de adamı da, adam olmayanı da bilirdi. Üç kuruşluk adamların, beş kuruşa adam satması da, beş para etmezlerin   satın alınmasıda  pek  nadirdi. Hatır vardı, gönül vardı, gönülden muhabbet vardı. Siyasette  cefa da   vardı, vefa da. Riyâ yok, mertlik çoktu. Angaraya  gitmek ulaşım açısından belki zordu, ama  Angaraya varınca  en  tepedekilere  varmak bile  çok kolaydı. Bir önceki  yazımızda  vurguladığımız  gibi  öyle  her önüne  gelen aday  olamazdı. Çünkü siyaset masa başında   değil ,  bazen  kahvehanelerde, bazen tozlu köy yollarında, bazen  çilekeş partililerin evlerinde  çay sohbetlerinde yapılırdı.Günümüzde olduğu gibi; lüks kafelerde, rezidanslarda olmazdı. Genel Merkeze yakınlık, lidere yakınlık, danışmana yakınlık, mebusa yakınlık kriterlerinden daha çok  millete yakınlığa ve sahada çekilen çileye bakardı aday olmak.             Eskiden parti delegesi olmanın, partili sade bir vatandaş olmanın bile asaleti, itibarı vardı. Delege seçimlerinde   bağlayıcılık vardı. Yukarıda zikrettiğimiz  gibi, masa başı oyunlarla  olmuyordu  siyaset. Ehil olmayan insanların,   biraz daha fazla yalakavâri  tutum ve  davranışlarına  göre şekil almazdı  aday olmak. Çileye, ehliyete ve liyâkate bakardı. Her şeyin değiştiği gibi, maalesef siyaset de değişti yeni yüzyılda.  Acaba;  değişen hayat şartları mı siyaseti değiştirmiştir, yoksa yozlaşan insanlar mı siyaseti değiştirmiştir? Yada siyasî konjonktürler midir bu seviyesizliğin sebebi?  Sebep her ne olursa olsun. Her şeyde olduğu gibi, maalesef siyasette de maya bozulmuş durumdadır. Siyaset; millet için memleket için hizmet türetme sanatı olması gerekirken, âdeta adam satma, ayak kaydırma, göze batanın kellesini yeme sanatına dönüşmüştür ne yazık ki.         Vefa olgusunu da unutmamak gerekir.. Hani şu   unutulmamak, yâd edilmek, emeklerin çilelerin, cefaların, sevgilerin  takdir  edilmesi  ve hatırlanması gereken o güzel  olgu…..Geçtiğimiz  günlerde   Merkez ilçe  kongresi de tamamlandı. Konuşmacılardan Milletvekilimiz Ruhi Açıkgöz altı çizilecekbir cümle kurdu. Salonda delege ve misafirler arasında eski il başkanları, eski merkez ilçe başkanları, eski ilçe başkanları da hazır bulunmuş olmasına rağmen, o isimlerin atlandığını hatırlattı. Ama daha önemlisi; öyle bir söz etti ki, aslında siyaseten ne kadar vahim bir toplum olduğumuzu hatırladım .’’Eskiden görev almış bir  çok yönetim kurulu üyesinin adını hatırlamayız, unutmuşuzdur’’ dedi.Çok doğru bir söz etti. Kendisi zaten siyasî edep  ve üslup olarak da takdir ettiğim  bir milletvekilidir. İnsanların siyasi görüşlerine katılırız ya da katılmayız. Ama doğru ile yanlışı ayırt etmek, doğruya da  doğru demek bir erdemdir. Ruhi Bey’in boş konuşmayı sevmeyen, gıybet etmekten çekinen, siyasetle insanî değerlerin çizgisini  ayırt edebilen bir yapısı olduğunu biliyorum. Ve kullandığı  sözde aslında yerinde bir özeleştiri.  Siyasetin  vefâ  ile  yanyana  olmadığını gösteren bir   realiteye, imâ ile  de olsa değindi. İsimlerin dahi hatırlanmaması aslında  insan olarak ne kadar yozlaştığımızın  farklı bir  delili.        Hasıl-ı kelam; Seksenlerden yola çıkarak   günümüze  geldiğimizde ,  insanî  ilişkiler açısından negatif, teknolojik açıdan pozitif olan değişim rüzgarları,  biz insanları da top yekûn değiştirmiş. Bu kadar değişimin içinde aslını, özünü mayasını, değerlerini değiştirmeden günümüze kadar gelenleri de tebrik etmek gerekir. Bu  denli değerleri   revize olmuş  bir toplumda  sevgisiyle ,saygısıyla, gelenek, görenek ve ölçüleriyle, siyasi tutum, insanî erdem ve ahlakî  yaşam tarzıyla eskiye bağlı kalmak, nostaljik olsa da inanın mutlu olmanın en kolay yollarından biri.Sanma Şâhım....herkesi sen... sadıkâne...yâr olur Herkesi sen...dost mu sandın....belki ol.....ağyar olur Sadıkâne....belki ol.....âlemde....  bir serdar olur Yâr olur.....ağyar olur....serdar olur....dildâr olurKalın sağlıcakla….
Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar