Mustafa Ünalan

Mustafa Ünalan

Mail: mustafaunalan@hotmail.com

Şefaat Allah’ın Cehenneme Attığı Kulu Ordan Söküp Alan Peygamber Algısı

Kitabınızda Hz. Peygamber'in günahkâr müminleri şefaatiyle cehennem azabından kurtarmak konusunda bir rolünün olup olmayacağı hakkında da geniş değerlendirmeler bulunuyor.Kur'an'ın anlattıklarına göre müşrik Araplar, amellerini kabul etmesi ve kendisine yaklaştırması için Allah nezdinde putlarının kendilerine aracılık/şefaat edeceğine inanmış, kitap ehlinden Hıristiyanlar İsa'nın çarmıhta ölümü ile bütün insanları doğuştan getirdikleri günahtan kurtardığı gibi, kıyametten önce de gelip kendilerini günahlarından arındıracağını, Yahudiler de Allah'ın oğulları ve dostları olup ne yapsalar Allah'ın kendilerini cezalandırmayacağını, cezalandırsa bile ateşin ancak birkaç gün kendilerine dokunacağını söylemişlerdir.

Kur'an her üç kesimin de bu inançlarının yanlış olduğunu, ancak hoşnut olduğu ve izin verdiği kişilerin nezdinde şefaat edebileceklerini, oysa ne putperest Arapların putlarından hoşnut olup bunun için onlara izin verdiğini, ne de Kitap Ehli'nin oğulları ve dostları olup onlara böyle bir ayrıcalık tanıdığını, ne de iddia ettikleri gibi nezdinde kimsenin onlara aracılık/şefaat edeceğini belirtmiştir. Kur'an, bu kesimlerin şefaat, aracılık, torpil, yaklaştırma, ayrıcalık, vb. işlerden birinin söz konusu olmadığını belirtir. Kur'an, putperest Araplara ve kitap ehline şefaat için böyle bir ayrıcalık tanımadığı, yetki, hak, söz, vermediği gibi, Müslümanlara ve Hz. Muhammed'e de böyle bir şey verdiğini söylememiştir. Aksine, bu konudaki inanç ve iddiaların yanlış olduğunu belirtmiş ve Keyf Suresi'nde "Kim Rabbine kavuşmak istiyorsa, salih amel işlesin ve Rabbine kullukta hiçbir kimseyi ortak koşmasın." demiştir.

Durum bu kadar açık olduğu halde âhâd/tek kişinin rivayet ettiği ve daha çok peygamberleri yarıştıran, Kitap Ehli'nin kültürünü yansıtan birtakım rivayetlerden hareketle Kur'an ayetleri yönlendirilmiş ve Hz. Muhammed'e bazılarında mahşer aşamasında, bazılarında ise cehennemde yanma aşamasında olmak üzere şefaat etme misyonu verilmiştir. Konu ile ilgili bütün rivayetler tek kişinin verdiği haberler/ahad olup hem Kur'an'a aykırı, hem de inanç oluşturmaya elverişli değildir. Nitekim âlimler bunları değişik yönlerden değerlendirmiş ve inanç oluşturmaya elverişli olmadıklarını, inkâr eden kişinin bundan dolayı inancına zarar gelmeyeceğini belirtmişlerdir.

Aslında sayısı yüz seksene varan şefaat lehindeki hadislerin çoğunun aynı hadisin mükerrer isnatları olduğu göz önüne alınırsa, bunların da gerçek sayısının yüz seksen civarında değil, on üç civarında olduğu kabul edilebilir. Ne var ki, şefaat lehine hadisler  muhtemelen Hz. Peygamber'i yüceltmek amacıyla tercih edilmiş ve hadisçiler ve diğer İslam uleması tarafından yaygınlaştırılması temin edilmiştir.

Şefaatle ilgili hadis rivayetlerinin kaynaklardaki gelişiminin kronolojik olarak incelenmesi yanında, ayrıca bu rivayetlerin epistemolojik değeri üzerinde durulmuş, bunların mütevatir değil âhâd oldukları, mütevatir olduklarını iddia edenlerin iddialarının temelsiz ve geçersiz olduğu; âhâd hadislerle 'şefaat' gibi önemli bir konuda karar vermenin mümkün olmadığı da ortaya konmuştur. Ayrıca, şefaat konusuyla ilgisi bulunan 'vesile' meselesi de incelenmiş, "Ey iman edenler! Allah'tan korkun, sizi O'na yaklaştıracak vesile arayın ve O'nun yolunda cihâd edin ki, kurtuluşa erersiniz" ayetindeki vesilenin şefaatle herhangi bir ilgisinin bulunmadığı, Kur'an'daki vesilenin iman, salih amel ve duadan başka bir manaya gelmediği sonucuna ulaşılmıştır.

Özetle, Kur'an'da şefaatin varlığı ve hesap günü Hz. Peygamber'in şefaat edeceği yolunda kesin herhangi bir delil bulunmamaktadır. Bilakis Kur'an-ı öğreti tamamen "şefaat anlayışı"nın karşısındadır. Sadece bir iki ayetin zorlama tevillere tabi tutularak, şefaat diye bir şeyin varlığının ileri sürülmesi ise mümkün değildir.

Böyle olunca, şefaatin varlığına dair hadislerin Kur'an-ı Kerim'e ters düştüğü anlaşılmaktadır. Bu rivayetlerin zaten âhâd olması itibarıyla kesinlik ifade etmemesi, birçoklarının kaynak ve isnat açısından problemli olması, ayrıca şefaat karşıtı başka rivayetlerin mevcudiyeti, diğer yandan Hz. Peygamber'in bırakın ahirette, bu dünyada bile suçlularla ilgili şefaat teşebbüslerini şiddetle reddetmesi, biz Müslümanların şefaat konusunu tekrar gözden geçirerek, bu dünyada büyük günah işleyenlerin  çünkü bazı hadis rivayetleri şefaatin büyük günah işleyenler için olduğunu açıkça ifade etmektedir- ahirette ne için affedileceklerini, bunun insanların yeryüzünde günah, zulüm ve bozgunculuktan uzaklaşmaları için gönderilen İslam'ın hangi hedeflerini gerçekleştirmeye yaradığını iyice düşünmemiz gerekir.

Bu dünyada suç işleyenlerin affedilmesi yönündeki bazı taleplere kuşkusuz ahlaki olmadığı için karşı çıkan Hz. Peygamber'in, ahirette pek çok büyük günah sahibinin affedilmesini sağlamak için çaba harcaması mümkün müdür? O zaman Kur'an-ı Kerim'in, "Kim zerre miktarı iyilik yaparsa onun karşılığını görür, kim de zerre miktarı kötülük.

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar