Görülecek bir davanız veya bulunmanız gereken bir konu için şayet yolunuz adliyeye düştüyse, içinizde fırtınalar esmeye başlar “Acaba sonuç nasıl olur? Çevre ve dış faktörler davayı etkiler mi?” diye akla hayale gelmeyen bir sürü soruyu, sorar durursunuz kendinize.
Ancak lehte bir sonuç alırsanız ve de yargının konuyu tamamen objektif kriterlere göre değerlendirmesi sonucu davanız sonuçlandırıldıysa o zaman koca bir “oh be” çeker avazınızın çıktığı kadar “Türkiye’de de hâkimler var” diye bağırırsınız.
Bizler de sağlık camiasının bir müntesibi olarak şöyle çevremize baktığımızda Devlet Hastanesi’nin Eğitim Araştırma Hastanesi olması, anjio işleminin sıradanlaşması, açık kalp ameliyatlarının yapılması, hastane genel sekreterliğinin geçmişten gelen eksik ve aksaklıkların giderilerek, sekreterlik bütçesinin denkleştirilerek borç ve harçların kalmamış olması idari ve mali daire başkanının görevi ve deruhte ettiği hizmetin ehli olmasıyla ilgili olduğunu düşünüyoruz.
Attığı her imzanın bir vebal taşıdığını bilen bir şahsiyet olduğunun yakın tanığıyız.
Tıbbi işler ve personel dairemizde aynı minval üzere çalışmaların sürdüğünü biliyoruz. Daire başkanının müsait zamanlarında bizzat Göğüs Hastanesi’ne giderek poliklinik yaptığını da gördükçe, sağlıkta hizmete yönlendikçe “Oh be Aksaray’da da bürokratlar varmış” demekten alamıyor kendini insan…
